Siyer

Peygamberimizin Hira’da Tefekkür Günleri ve Özellikleri

Putperest bir toplumda yetişmesine rağmen hiçbir zaman putlara tapmamış olan Peygamberimiz(s.a.v.), cahiliyenin çirkin adetlerinden de uzak durmuştu. Allah Resulü(s.a.v.) putlara tapmanın anlamsızlığını kavramış olmakla beraber yerine bir şey koyamadığından nasıl hareket edeceğini bilemiyordu. İçinde bulunduğu durumu tefekkür edebilmek için yalnızlığı tercih eder olmuştu. Peygamberimizin(s.a.v.) bu tercihinde tevhid inancının sembolü olan Kabe’nin tamiratı sırasında mabedin putlarla dolu haline yakından şahit olması da etkili olmuştur.

Ayrıca özellikle Hz. Hatice ile evlendikten sonra maddi olarak rahatlaması da Hz Peygamber’in zihnini insanın varlık amacı ve alemin yaratılışı gibi konulara yoğunlaştırmasına imkan tanımıştır. Bu tefekkür sürecinde yaşının kemale doğru ilerlemesi de etkili olan unsurlardandır.

Ancak bütün bunların ötesinde unutulmaması gereken şudur ki Allah(c.c.), peygamberine yalnız kalmayı sevdirerek insanlardan ve onların kötü alışkanlıklarından uzaklaşmasını sağlamıştır. “… Bana yalnızlık sevdirildi…” buyuran Allah Resulü(s.a.v.) inziva hayatını tercih ederek bir nevi dedesinin yolunu takip etmiştir. Zira Abdülmuttalib ve Mekkeli bazı Hanifler Ramazan ayı boyunca Hira’da inzivaya çekilir, bu süre içinde fakirlere ikramı arttırır ve Kabe’yi tavaf ederlerdi.

Hira Mağarasında Geçen Günlerin Özellikleri

Kendisine yalnızlık sevdirilen Peygamberimiz(s.a.v.), kırklı yaşlarına doğru özellikle Ramazan aylarını Hira’nın zirvesine yakın küçük bir mağarada münzevi bir şekilde geçirmeye başladı. İnziva niyetiyle evinden uzaklaşan Hz. Peygamber, yanına biraz azık alıyor ve Kabe’yi uzaktan gören bu mağarada derin düşüncelere dalarak ruhunu mutmain kılmanın yollarını arıyordu. Bu zahmetli arayışta Hz. Hatice de Resul-i Ekrem Efendimizi manen destekliyor, zaman zaman da sarp yollarına aldırmadan dağa tırmanıp Peygamberimize(s.a.v.) yiyecek götürüyordu.

Peygamberimiz(s.a.v.) Mekke’ye indiğinde evine gitmeden evvel mutlaka Kabe’yi tavaf ediyordu. Hira’da geçirdiği süre boyunca Resulullah(s.a.v.), hayret verici olağanüstü tecrübeler yaşamaya başladı. Gün içinde aynen gerçekleşen rüyalar görüyor, bazen kendisine selam verildiğini işitiyor ancak çevresinde ağaçlar ve taşlardan başka bir şey göremiyordu. Peygamber Efendimizin yaşadığı bu tecrübeler bir anlamda indirilecek vahye ruhunu ve zihnini hazırlamıştı. Bir beşer olarak doğrudan melekle karşılaşmaya ve nübüvvetle müjdelenmeye güç yetiremeyeceğinden Hak Teala belki de onu bu vakte hazırlıyordu.

“Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’nı ziyaret etmiştim. Nur Dağı’nın pek tuhaf bir görünümü vardır. Dağ, uzakta olmasına rağmen kendisini kuşatan çok sayıda tepenin arasından hemen göze çarpar. Hira Mağarası, üst üste yığılmış kayalardan oluşmuş üç yanı kubbe biçiminde bir yapıya sahiptir. İçerisi, bir insanın ayakta durabileceği bir yükseklikte ve rahatça uzanıp yatacağı genişliktedir. Yine garip bir rastlantı sonucu, mağara içinde uzanıldığında yön Kabe’ye doğru olmaktadır. Zemindeki kayalık oldukça düz olup küçük bir yatak yapmak için örtü serilebilir. Mağaranın girişinde oldukça yüksek bir açıklık vardır ve bu da insanı içeri girmeden önce kayalardan oluşan birkaç basamağı çıkmaya zorlar.” (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 73.)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu