Coğrafya

Ekstrem Doğa Olayları

Ekstrem doğa olayları konusunda hepimizin günlük yaşantımızda yaptığımız birtakım gözlemler mevcuttur. Bu yazıda vereceğim ders notları ile ekstrem doğa olayları sınıflandırılması ve bu sınıfların oluşum şekilleri hakkında detaylı bilgi sahibi olabileceksiniz. Konu anlatımı ve maddeler halinde verilen bilgiler ile öğrenmeniz daha kolay olacaktır, kısaca konuyu detaylı inceleyen herkes ekstrem doğa olayları hakkında tam teferruatlı bilgiye sahip olabilecektir.

Dünya, birbirinden farklı ekosistemlerde binlerce canlıya ev sahipliği yapar. Atmosfer, yer kabuğu ve sulardan oluşan doğal sistemler arasındaki etkileşim ve uyum canlılara uygun bir yaşam ortamı sunar. Yeryüzünde canlıların yaşamasına olanak sağlayan doğal sistemler bir düzen içindedir. Bu düzene alışan canlıları küçük değişiklikler fazla etkilemez. Ancak nadiren de olsa bu düzen bozulup beklenmedik doğa olayları gelişebilir. Bu doğa olayları yerküre üzerindeki doğal yapıyı etkilediği gibi doğanın bir parçası olan insanların yaşamını ve faaliyetlerini de etkiler. Alışılmışın dışında olan ve nadiren görülen doğa olayları ekstrem doğa olayları (sıra dışı, doğadaki uç değerler) olarak tanımlanır.

Astronomi KökenliMeteoroloji – Hidrometeoroloji Kökenli Jeoloji ve Jeomorfoloji Kökenli
Meteor DüşmesiEkstrem SıcaklıklarVolkanik Patlamalar
Fırtınalar ve Tropikal RüzgarlarDepremler
Şiddetli Yağışlar, Sel ve TaşkınTsunami
KuraklıkKütle Hareketleri
Ekstrem Doğa Olayları Tablosu

Kısaca ekstrem doğa olayları; Astronomi, Meteoroloji-hidrometeoroloji, Jeoloji-jeomorfoloji kökenli olaylardır.

1- Astronomi Kökenli Ekstrem Doğa Olayları

Meteor Düşmesi
Meteor Düşmesi

Meteor Düşmesi

Ekstrem doğa olaylarının büyük çoğunluğu Dünya’nın doğal sistemleri ile ilişkilidir. Ancak Dünya dışında da Dünya için büyük tehlikelere neden olabilecek astronomik olaylar vardır. Uzay; bazıları toz tanesi büyüklüğünde, bazıları milyonlarca ton ağırlığında hızla ilerleyen kaya parçaları ile doludur. Uzaydaki bu dev kaya parçalarına asteroit denir. Dev asteroitler, Dünya’ya çarptığında birden fazla atom bombasının patlamasıyla oluşacak etkiye sahiptir ve canlı yaşamını alt üst edebilir. Büyük bir asteroitin Dünya’ya çarpması sık rastlanan bir olay değildir. Bunun yaklaşık on milyon yılda bir meydana geldiği tahmin edilmektedir. Bilim insanlarına göre yaklaşık 65 milyon yıl önce Dünya’ya çarpan bir asteroit nedeniyle büyük bir yok oluş yaşanmıştır. Son araştırmalar, asteroitin düştüğü yerin Meksika Körfezi’ndeki Yucatan (Yukatan) Yarımadası olduğunu kanıtlamıştır.

Bu çarpışma sonucunda mega tsunamiler, depremler oluşmuş; atmosfere karışan kül ve tozlar sebebiyle güneş ışınları yeryüzüne ulaşamamış ve iklim değişmiştir. Buna bağlı olarak dinozorlar da dahil tüm yaşam formlarının yaklaşık yarısı yok olmuştur. Asteroitler ve kuyruklu yıldızlardan savrulan parçalar atmosfere girdikten sonra küçülmeye başlar. Bu parçalara meteor (gök taşı) denir. 1908’de Sibirya’nın Tunguska (Tungaska) bölgesine bir gök taşı düşmüştür. Yerleşimin yoğun olmaması sayesinde bilinen bir can kaybı olmasa da 2.000 km2lik bir ormanlık alan yok olmuştur. ABD’de Arizona eyaletine düşen meteorun oluşturduğu krater, meteor düşmesinin oluşturacağı etkiyi göstermesi açısından iyi bir örnektir. 2013’te ise bir gök taşı Rusya’nın Chelyabinsk (Çelyabinks) bölgesinde yerden 30 km yukarıda parçalanarak 1.400 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Bu patlama, yaklaşık 30 atom bombasının patlamasına eş değerdir ancak patlamanın çok yüksekte olması etkisini azaltmıştır.

2- Meteoroloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları

Meteoroloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları
Meteoroloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları

a) Ekstrem Sıcaklıklar

Güneş ışınlarının geliş açısı, yükselti, nem ve rüzgarlar yerküredeki sıcaklık dağılışını etkileyen faktörlerden bazılarıdır. Tropikal kuşak ve çevresinde sıcaklıklar yıl boyunca yüksekken kutuplar çevresi yılın tamamında soğuktur. Orta kuşakta ise dört mevsim belirgin olarak yaşandığı için her mevsimin kendine özgü bir sıcaklık ortalaması oluşmuştur. Sıra dışı yüksek ya da düşük sıcaklıklar Dünya’da daha çok orta kuşağı etkilemektedir. Dünya Meteoroloji Örgütüne göre mevsim normallerindeki sıcaklıkların ortalama maksimum sıcaklıklardan 3 ila 5 derece üzerinde art arda 5 gün veya daha fazla süre ile devam etmesine sıcak hava dalgası denir. Sıcak hava dalgalarının canlıların yaşamı, su kaynakları, bitki örtüsü ve enerji tüketimi üzerinde önemli etkileri vardır. Sıcak hava dalgaları çeşitli sağlık sorunlarına yol açıp insanların yaşamını yitirmesine de sebep olmaktadır.

2003 yılı yazında Avrupa’da hava sıcaklıkları uzunca bir süre mevsim normallerinin üzerinde seyretmiş ve sıcak hava dalgası oluşmuştur. Yaşanan bu sıcak hava dalgası başta Fransa olmak üzere Almanya, İspanya, İtalya, İngiltere, Hollanda, Portekiz ve Belçika’da insanların yaşamlarını yitirmelerine neden olmuştur. Sıcaklık değerlerinin mevsim normallerinin altına düşmesi ve düşük sıcaklıkların uzun bir süre devam etmesi de soğuk hava dalgası olarak ifade edilir. 2012 yılında Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanan aşırı soğuklar ile kar yağışının yaklaşık bir ay devam etmesi nehir ve göllerin donmasına, ulaşımın aksamasına, enerji tüketiminin artmasına, ekonomik faaliyetlerin sekteye uğramasına ve yaklaşık 6.000’e yakın insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.

b) Fırtınalar ve Tropikal Rüzgarlar

Saatteki hızları 62-117 km arasında değişen güçlü hava akımlarına fırtına denir. Yağmur, kar (tipi), dolu, buz, toz ve kum fırtınası gibi türleri vardır. Bazen şiddetli rüzgarlarla beraber şimşek, yıldırım, yağmur ve dolu yağışları bir arada görülür. Bu hava olayına boran denir.

Boran, kısa sürede oluşan ve geniş bir alanı etkileyen bir hava olayıdır. Örneğin 27 Temmuz 2017’de İstanbul’da oluşan boran sonucunda caddeler, sokaklar, alt geçitler, metro istasyonları, tüneller, konutlar ve iş yerleri sular altında kalmıştır. Caddelerde suyun aşırı derecede yükselmesi insanların araçlar içerisinde mahsur kalmasına yol açmıştır. Ulaşım sistemlerinde uzun süreli aksamalar yaşanmış, fırtınanın etkisiyle bazı bölgelerde ağaçlar ve minareler devrilirken düşen yıldırımlar sonucunda bir depoda yangın çıkmıştır. Dolu yağışı ise evlerin ve araçların camlarının kırılmasına sebep olmuştur.

Fırtına türlerinden biri olan buz fırtınaları ise nadiren görülür ve yer yüzeyinin çok soğuk olduğu durumlarda yağan yağmurun yere düşer düşmez donmasıyla meydana gelir. Oluştuklarında ise her şeyin üzerini kalın bir buz tabakası kaplar. Şubat 2014’te Slovenya’da yaşanan buz fırtınasında tüm yüzeyler birkaç santimetre kalınlığındaki buzlarla örtülmüştür. Buz tabakası; enerji nakil hatlarının kopmasına, ormanlarda ağaç dallarının kırılmasına ve ağaçların devrilmesine, araç yakıtlarının donmasına, evlerin hatta arabaların kalın bir buz tabakasıyla örtülmesine sebep olmuştur.

Tropikal kuşaktaki okyanuslarda oluşan, saatte 118 km ve daha fazla hızla kendi etrafında dönerek esen rüzgarlara tropikal siklon denir. Bu rüzgarlar yaklaşık olarak 5° ile 30° enlemleri arasında etkili olup bulundukları bölgeye göre farklı isimlerle anılırlar. Tropikal siklonlar, okyanus suyu sıcaklığının 27 °C ve üzerinde olduğu; Kuzey Yarım Küre’de haziran-ekim, Güney Yarım Küre’de kasım-mayıs ayları arasında oluşur.

2017’nin Eylül ayında Atlas Okyanusu üzerinde oluşan İrma adındaki tropikal siklon, fırtına ölçeğine göre en yüksek seviyedeyken Karayip Adaları’nı (Anguilla, Virgin Adaları, Porto Riko, St. Martin Adası, Barbuda) ve ABD’de Florida’yı etkilemiştir. İrma tropikal siklonu okyanus sularının yükselmesine, sellere ve taşkınlara neden olurken doğaya da büyük zarar vermiştir. Etkilediği bölgeleri yaşanamaz hale getiren ve ABD’de en fazla maddi zarara sebep olan tropikal rüzgar olarak kayıtlara geçmiştir.

Kümülonimbüs bulutları içerisinde oluşmuş, yeryüzüne kadar uzanan sarmal hareketlerle dönen rüzgarlara hortum denir. Hortumun zemine değen ucu, yerdeki her şeyi içine çeker. Bu durumda hortum; çok şiddetli biçimde dönen su, toz ve diğer yabancı maddelerden meydana gelen siyah renge yakın koyu renkli bir sütun halini alır. Denizlerin ya da karaların üzerinde oluşabilir. ABD, hortumlardan en fazla etkilenen ülkelerden biridir. Hortum zaman zaman Türkiye’de de görülmektedir. 2017 yılı Kasım ayında Antalya’da yaşanan hortum nedeniyle tarım alanları, seralar ve evler hasar görürken birçok vatandaşımız da yaralanmıştır.

c) Şiddetli Yağışlar, Sel ve Taşkın

Karada yaşayan canlıların yaşamlarını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu tatlı suların büyük bir kısmı yağmur sularından oluşur. Her canlının suya gereksinimi farklı olduğu için yağmur miktarının çok fazla ya da çok az olması sorun oluşturabilir. Yağış düzeni iklimlere göre farklılıklar gösterir. Yağışın en az olduğu bölgeler, yüksek basınç şartlarının yaşandığı tropikal çöller ile kutup bölgeleridir. Bu bölgelerdeki bazı alanlarda yıllık yağış miktarı 10 mm’nin altındadır. Yağışın en fazla olduğu yerler ise muson ikliminin, ekvatoral ve okyanusal iklimin görüldüğü yerlerdir. Dünya’nın en yağışlı yeri Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Mawsynram (Masinram) bölgesidir. Bu bölgeye yılda ortalama 11.871 mm yağış düşer. Birkaç kilometre doğudaki Cherrapunji (Çerapunçi) ise Dünya’nın en yağışlı ikinci bölgesidir. Buraya düşen ortalama yağmur miktarı Mawsynram’dan sadece 100 mm daha azdır.

Yağışların miktarı, mevsim normallerinin dışına çıktığında sorun oluşturur. Afet ve Acil Durum (AFAD) Başkanlığı verilerine göre sel, ülkemizde görülen doğal afetler içinde depremden sonra en fazla can ve mal kaybının görüldüğü doğa olayıdır. Dünyada sellerin oluşumunda en çok etkili olan faktör yağışlarda görülen uç değerlerdir. 2017 yılında Yunanistan’ın batı bölgelerinde aşırı yağışlar nedeniyle sel afeti yaşanmıştır. 14 kişinin yaşamını yitirdiği bu olayda sele kapılan araçlar ancak binalara çarparak durabilmiştir. Yağış türlerinden biri olan kar yağışları da beklenmedik zamanlarda ve uzun süreyle etkili olduğunda insan hayatını olumsuz etkileyen bir doğa olayıdır. “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” atasözüne çok uygun düşen bir olay, 1987 yılının Mart ayında İstanbul’da yaşanmıştır. 4 Mart’ta başlayan kar yağışı 14 Mart’a kadar sürmüştür. İki hafta boyunca devam eden yağış sonucunda bazı bölgelerde kar kalınlığı bir metreyi geçmiş, İstanbul halkı bu süre boyunca işlerine gidememiştir. Ulaşımın aksamasına bağlı olarak İstanbul’da temel tüketim mallarının fiyatları yükselmiştir.

ç) Kuraklık

Kuraklık, bir bölgedeki yağışların normal seviyesinin çok altına düşmesiyle toprak ile su kaynaklarının olumsuz bir şekilde etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına neden olan bir olaydır. Kuraklığın oluşumunda aşırı sıcaklıkların ve bilinçsiz su tüketiminin de katkısı vardır. Kuraklık; meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık olarak gelişir. Meteorolojik kuraklık yağışlarda görülen azalma; tarımsal kuraklık bitkilerin yetişme süresince ihtiyaç duyduğu suya ulaşamaması; hidrolojik kuraklık ise su rezervlerinde azalma olarak tanımlanabilir. Kuraklık çok yavaş gelişen ancak etkisi geniş olan bir olaydır. İnsanların hayatta kalabilmesi ve ekonomik faaliyetlerini sürdürebilmesi için suya ihtiyacı vardır. Kuraklık bu yüzden insan hayatı üzerinde oldukça etkilidir. Uzun süreli kuru hava; nem azlığı oluşturarak bitkilerde, ormanlarda ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur. Çevresel, ekonomik ve sosyal problemler ortaya çıkar.

Afrika Kıtası’nda Sahra Çölü’nün güneyi ile savanlar arasında kalan bölge, kuraklık açısından büyük risk altındadır. Senegal, Çad, Burkina Faso, Mali, Nijerya, Moritanya ile Nijer’in içinde yer aldığı bölge Sahel diye adlandırılır. Kuraklık, hemen her iklim bölgesinde görülebilir ancak kurak iklim bölgeleri nem azlığı ve düzensiz yağışlar nedeniyle daha hassastır. Sahal Bölgesi’nde 1970’li yılların başından günümüze kadar belirli aralıklarla şiddetli kuraklıklar yaşanmıştır. Kuraklığın etkilediği bölgelerde su miktarında azalmalar görülürken tarımsal verimlilik düşmüş, böcek istilaları ve salgın hastalıklar gibi nedenlerle milyonlarca kişi yaşamını yitirmiştir.

3- Jeoloji ve Jeomorfoloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları

Jeoloji ve Jeomorfoloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları
Jeoloji ve Jeomorfoloji Kökenli Ekstrem Doğa Olayları

a) Volkanik Patlamalar

Volkanlar, yer kabuğunun zayıf noktaları olan levha sınırlarına paralellik gösterir. Volkanik patlamalar sırasında lav akıntıları, volkanik küller, gazlar, laharlar (volkanik çamur) ve piroklastik maddeler ortaya çıkar. Volkanik patlamalar sonucunda deprem, heyelan ve tsunamiler oluşabilir. Volkanik olaylar, dar bir alanı etkileyebileceği gibi dünyanın tamamını etkileyebilecek boyutta da olabilir.

Volkanik patlamalar sonucunda ortaya çıkan toz ve küller, atmosferin üst kısımlarına ulaştıklarında güneş ışınlarının bir kısmının yer yüzeyine düşmesini engeller. Bu durumun küresel iklime kısa süreli (birkaç yıl) ancak büyük etkileri olabilir. 1815’te Endonezya’da Tambora Dağı’ndaki volkanik patlama sonucunda ortaya çıkan toz ve kül bulutları Avrupa ile Kuzey Amerika’ya kadar ulaşmış ve bu bölgelerde bir yıl sonra çok soğuk bir yaz mevsimi yaşanmıştır. Bu nedenle 1816 yılı yaz mevsimi olmayan yıl olarak adlandırılmıştır. Bilim insanlarına göre Tambora Dağı’ndaki bu patlama son 200 yılın en büyük patlamasıdır.

Volkanik olaylar, iklimi etkilediği gibi ekonomik faaliyetlerden biri olan hava yolu ulaşımını da etkileyebilir. 2010 yılında İzlanda’da buzul altındaki Eyjafjallajökull (Eyyafyaklayökül) Yanardağı’nın patlaması sonucu ortaya çıkan kül ve toz bulutu, 14-21 Nisan tarihleri arasında atmosferin üst katmanlarında kalarak Avrupa’da hava ulaşımının durmasına sebep olmuştur. Hava ulaşımının kesintiye uğraması, insanların ülkelerine dönmelerini engellerken ticaretin aksamasına ve bu ülkelerin maddi zarara uğramasına yol açmıştır.

Volkanik faaliyetler bazen daha dar alanlarda etkili olur. 1995’te Karayip Denizi’nde bulunan Montserrat (Mantsörat) Adası’ndaki yanardağın, yaklaşık 500 yıl aradan sonra tekrar faaliyete geçmesiyle çıkan lavlar etrafa yayılarak adayı yaşanamaz hale getirmiştir. Adanın başkenti Plymouth (Pliment), lahar ve küller ile örtülmüştür. Bu volkanik olay, alınan önlemler sayesinde can kaybına neden olmamış ancak adanın üçte ikisini kullanılamaz hale getirdiği için nüfusun çok büyük bir kısmı göç etmek zorunda kalmıştır.

b) Depremler

Depremin oluşumunda; tektonizma, volkanizma ya da yer göçmesi etkilidir. Tektonik depremler, volkanizma ya da yer göçmesi gibi nedenlerle oluşan depremlere göre daha fazla hasara neden olur. Depremlerin verdiği hasar üzerinde depremin büyüklüğü ve şiddeti önemlidir. Depremin şiddeti doğa, insan ve yapılar üzerindeki etkisinin bir ölçüsüdür. Bu etki üzerinde; depremin büyüklüğü, odak derinliği, odak merkezine uzaklık, yapıların depreme karşı gösterdiği dayanım belirleyici olmaktadır. Dünya üzerinde her gün binlerce deprem olmaktadır. Depremlerin birçoğu çok küçük şiddette olup sadece hassas aletler yardımıyla kaydedilmektedir. Her sene ortalama 75 tane büyük deprem kaydedilmekte, bunların bir kısmı yaşam alanları dışında gerçekleşirken bazıları da nüfusun yoğun olduğu bölgelerde gerçekleşmektedir. Dünya nüfusunun her geçen gün artıyor olması, depremden etkilenen insan sayısını da artırmaktadır.

2010 yılında Haiti’de meydana gelen 7 büyüklüğündeki depremde resmî rakamlara göre 316 bin kişi hayatını kaybetmiş, 300 bin kişi yaralanmıştır. Haiti’nin güneyinin yerle bir olmasına neden olan depremle 1,3 milyon kişi de evsiz kalmıştır. Depremde zarar gören insan sayısının fazla olmasında; depremin ülkenin en fazla nüfusa sahip olan başkentine çok yakın bir mesafede meydana gelmesi, ada zemininin depreme dayanıklı olmayan tortul tabakalar üzerinde olması, şehirdeki binaların depreme dayanıksız ve zayıf malzemelerden inşa edilmiş olması etkili olmuştur. Son yüzyılda yaşanmış en büyük deprem ise 1960 yılında Şili’de meydana gelmiştir. 9,5 büyüklüğündeki bu deprem sonucunda yaklaşık 6.000 kadar insanın yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Deprem ve sonrasında oluşan tsunami; Şili’nin yanında Havai’yi, Japonya’yı, Filipinler’i, 2010 ve Yeni Zelanda’nın doğusu ile Avustralya’nın güneyini de etkilemiştir.

c) Tsunami

Depremler, volkanik faaliyetler, kütle hareketleri ya da meteor düşmesi gibi olayların okyanus sularında salınımlar meydana getirerek oluşturduğu dev dalgalara tsunami denir. Depremler sonucunda oluşan tsunamilerin görülme sıklığı daha fazladır. Tsunami dalgaları önlerine kattıkları her şeyi kilometrelerce sürükleyebilir. Tsunami dalgaları kıyıya yaklaştığında dalgaların yüksekliği artar. Yaklaşmakta olan bir tsunaminin ilk belirtisi suyun sahillerden hızlı bir şekilde geri çekilmesidir. Suyun geri çekilmesinden 5 30 dakika sonra yüzlerce metre yayılabilen özellikteki dev dalgalar kara içlerine doğru hareket eder.

Japonya’da şimdiye kadar ölçülmüş en büyük deprem, 11 Mart 2011 tarihinde Honshu (Honşu) Adası’nın kuzeydoğusunda okyanus içinde meydana gelen 9,0 büyüklüğündeki depremdir. Deprem sonrasında meydana gelen 30 metreden fazla yüksekliğe sahip tsunami, Honshu Adası’nın kuzeydoğu kıyılarını en ağır hasarı verecek şekilde etkilemiştir. Deprem ve sonrasında yaşanan tsunami nedeniyle 15.000’den fazla kişi yaşamını yitirmiştir. Büyük tsunami dalgaları gemileri, arabaları, evleri ve binaları sürükleyerek kıyıdan yaklaşık 10 km içeriye taşımıştır.

Tsunaminin etkisiyle Fukuşima’daki nükleer santralin soğutma bölümünün arızalanması ve sonrasında yaşanan patlama, ciddi hasara ve radyoaktif sızıntıya neden olmuştur. Radyoaktif sızıntı nedeniyle Fukuşima Nükleer Santrali’nin çevresinde yaşayan insanlar evlerini terk etmek zorunda kalmışlardır.

ç) Kütle Hareketleri

Yer kabuğunun bir parçasının yer çekiminin etkisiyle kütle halinde yamaçlardan aşağılara doğru hareket etmesi kütle hareketi (heyelan, kaya düşmesi ve toprak kayması) olarak adlandırılır. Kütle hareketlerinden biri olan heyelan genellikle eğim ve yağışın fazla olduğu, tabakaların eğime paralel uzandığı killi arazilerde oluşmaktadır. Depremler ya da insan faaliyetleri de kütle hareketlerini tetikler. Kütle hareketleri, gerçekleştiği yere göre farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Örneğin dağlık bir alanda akarsu yatağının önünü kapatacak şekilde gerçekleştiğinde heyelan set gölleri gibi yeni bir yeryüzü şekli oluştururken bir yerleşim alanın da oluştuğunda can ve mal kayıplarına neden olmaktadır. 15 Ağustos 2017’de Afrika ülkesi olan Sierra Lione’da (Siyera Liyon) yaşanan aşırı yağışlar sonucunda başkent Freetown (Fritavn) yakınlarında sel ve heyelan meydana gelmiştir. Olayın gece saatlerinde yaşanması, etkilenen insan sayısını artırmış ve yaşanan bu ekstrem doğa olayı binlerce insanın evsiz kalmasına neden olmuştur.

[wp-faq-schema title=”Ekstrem Olaylar hakkında kısa bilgiler” accordion=1]

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu