Sosyoloji

Sosyoloji nedir? Kısaca

Sosyoloji, Latince toplum anlamına gelen Socius ve Yunanca bilgi anlamına gelen Logos’tan oluşur. Kelime sosyal bilgi anlamına gelir ve genellikle toplumu araştırır.

Sosyoloji; sosyal grupların, kurumların, organizasyonların ve organizasyonlararası ilişkilerin, olayların, sosyal ilişkilerin, değişimlerin ve gelişim süreçlerinin nedenlerini ve etkilerini incelemek için bilimsel yöntemler kullanan bir sosyal bilimdir. Sosyoloji, toplumun genel yasalarını ve sosyal davranışı incelemeye çalışır. Sosyoloji, toplumu bir bütün olarak inceler.

Sosyoloji bir bilim olarak ortaya çıktığında, 16. yüzyıldan beri gelişen doğa bilimleri ve felsefi düşünceden, 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ve 1789 Fransız Devrimi’nden etkilenmiştir. Sanayi Devrimi ve 1789 Fransız Devrimi daha da etkili oldu. Sanayi Devrimi ile Avrupa’da derin, radikal ve hızlı sosyal ve ekonomik değişimler yaşandı. Şehirler ve işçi sınıfı ortaya çıktı. Fransız Devrimi, Avrupa’nın siyasi ve sosyal yapısı üzerinde derin bir etkiye sahipti. Sanayi Devrimi’ni izleyen toplumsal kriz, Fransız Devrimi’nden sonra yoğunlaştı ve bu, toplumun incelenmesini gerektirdi. Ayrıca entelektüel bilim adamlarının varlığı ve özgür düşünce çevresi sosyolojinin doğuşunu etkiledi. Sosyolojinin doğuşunu etkileyen bilim adamları A. Comte, E. Durkheim, Le Play, K. Marx ve M.Weber’di. Sosyolojinin kurucusu August Comte’dur. Emil Durkheim ise sosyolojinin konusunu ve yöntemini tanımlayarak sosyolojiyi bir disiplin olarak tanımlamada etkili oldu.

Ancak sosyoloji yöntemi yüzlerce yıl önce kullanıldı. İbn Haldun (1332-1406) Mukaddama kitabında yeni bir bilim yaratmak istediğini ve bunu yapmakta başarılı olduğunu belirtir. Bu bilime “Kültür” adını verdi. Bu yeni bilimin keşfedeceği konular sosyal yaşam ve organizasyonlardır.

Sosyoloji bireysel sorunlarla ilgilenmez, çünkü konusu sosyal olaylar ve gerçeklerdir. Sosyal olayların ortak noktalarından ve olgulardan hareket ederek ortak zemine ulaşır. Sosyal olayları çok yönlü ve çok faktörlü bir şekilde ele alarak neden-sonuç ilişkilerini (determinizm) araştırır. Sosyoloji, sosyal olayları, genel gerçekleri ve toplumu bir bütün olarak analiz eder. Neyin gerekli olduğunu değil, neyin mevcut olduğunu inceler. Yani tarafsız olmaya çalışıyor.

Sosyoloji, toplumun nasıl değiştiğinin, tarihsel olarak nasıl geliştiğinin ve bu süreçlerin incelenmesidir. Sosyolojinin bize sağladığı bilgiler sayesinde toplumda görülenlerin arkasında ne olduğunu görüyor, anlıyor ve yorumluyoruz. Ayrıca sosyoloji ile sosyal rollerimizi ve statülerimizi bilsek de bilmesek de öğreniriz.

Sosyoloji, toplumların aynı olmadığını bildiği için, tüm toplumlara uygulanacak evrensel ilkeleri tanımlamaz. En iyi toplum modelini (ideal toplum veya ütopya) sunmak istemiyor. Çünkü sosyoloji normatif bir bilim değildir. Yani sosyoloji, toplumu ve toplum içindeki ilişkileri objektif ve bilimsel olarak inceleyen pozitif bir bilimdir. Eleştirel düşünmenin de bir ölçütü olan nesnellik, sosyoloğun duygu ve izlenimlerini bir kenara bırakması anlamına gelir.

İlk sosyologlar, yaşadıkları toplumların anlamlı varlıklar olduğunu göstermek istediler. Toplumları ve o zamanın olayları hakkında yorum yapmaktan daha fazlasını istediler. Daha da önemlisi, sosyal dünyanın incelenmesinde toplumun genel olarak nasıl işlediğini açıklamanın yollarını araştırdılar. Yine de Durkheim, Marx ve Weber’in sosyal dünyanın analizine çok farklı yaklaşımları vardır. Örneğin, Durkheim ve Marx bireylerin dışındaki güçlere odaklanırken Weber, bireylerin dış dünyadaki yaratıcı yeteneklerini bir başlangıç ​​noktası olarak gördü.

Marx ekonomik sorunlara öncelik verirken Weber, ekonominin yanı sıra diğer önemli faktörlerle ilgileniyordu. Weber, tarihin materyalist yorumunu ve sınıf mücadelesini reddetti. Ekonomik faktörlerin önemini kabul ediyor, ancak aynı zamanda sosyal değişime yönelik düşünce ve inancı etkilemeye çalıştı. Bu yaklaşımlardaki farklılıklar sosyoloji tarihi boyunca devam etti.

Büyük ölçüde Comte, Marx, Durkheim ve Weber’in fikirlerine dayanan sosyoloji üç açıdan açıklanabilir: işlevselcilik, çatışma ve sembolik etkileşimcilik.

Son olarak, klasik sosyoloji daha çok anomi, bürokrasi, pozitivizm, sınıf ve sosyal dayanışma ile ilgilenirken, modern sosyoloji feminizm, bilim sosyolojisi, dil, eleştiri, etnometodoloji, hegemonya, şehircilik, yoksulluk, paradigmalar, laiklik ve tüketim. Postmodern sosyologlar bilgi toplumu, kültürel araştırma, küreselleşme, meşruiyet krizi, risk toplumu, post-endüstriyel toplum, simülasyon ve söylem gibi konularla ilgilenirler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu