Ekonomi

Girişimciliği teşvik eden faktörler

Girişimciyi iş kurmaya yönelten bazı girişimciliği teşvik eden faktörler bulunmaktadır. Bunlar; gerçekleştirmek istedikleri hayallerinin olması, para kazanma isteği, bağımsız çalışma arzusu, çalışmalarının karşılığını gerek maddî gerekse manevi olarak alamamaları, bir işi başarıp başaramayacaklarını görme isteği, bir hobiyi işe çevirme isteği, başkalarının patronluğu altında çalışmak istememe, kendi zamanını kendi denetlemek istemesi gibi unsurlar olabilir.

Girişimciliği teşvik eden faktörleri, girişimciye bağlı faktörler ve çevresel faktörler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Girişimciye bağlı faktörler, girişimci adayının eksikliklerin olduğu yerlerdeki potansiyel iş fikirlerini algılaması, bunu projeye dönüştürerek yatırıma yönlendirecek beceriye sahip olması, riskleri alarak girişimde bulunabilmesidir. Çevresel faktörler ise engellerin az olması, kaynakların var olması ve var olan kaynaklara erişimin kolay olmasıdır.

Birçok insan, zihnindeki yeni fikirleriyle yeni girişimlerde bulunmakta zorlanmaktadır. Bunu başarabilenler, büyük kârlar elde eden başarılı girişimciler olarak karşımıza çıkmaktadır. Durgunluk, enflasyon, yüksek faiz oranları, altyapı yetersizliği, ekonomik belirsizlik ve iflas etme korkusuna rağmen her yıl milyonlarca işletme kurulmaktadır. Bu anlamda bireyleri kendi işini kurmaya sevk eden, karar verme sürecini etkileyici faktörlere bakmak gerekmektedir.

Bunlardan en güçlü teşvik edici unsur, negatif zorlamalar ya da engellerdir. Çok sayıda işletme emeklilik, işten atılma, işten memnuniyetsizlik, iş yerinde çalışana uygun olmayan görevlendirmeler yapılması nedenleriyle kurulmaktadır.

Bunun dışında; kişileri, yeni iş kurma sürecinde etkileyen başlıca faktörler şunlardır:

  • Aile
  • Coğrafya
  • Din
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Mevzuat

Girişimciliği teşvik eden faktörler nelerdir?

Girişimcilikte aile faktörü

Aile, çocuğun geleceğini sağlamaya ve yaşamına yön vermeye çalışır. Çocuğun aile içinde almış olduğu eğitim, görgü, ailenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal sınıf ile değerler, onu yaşamı boyunca doğrudan etkileyebilmektedir. Çocuğun üretken alanlarda faaliyet göstermesi için teşvik edilmesi, girişimci olabilmesi açısından olumlu bir etki yaratacaktır.

Ailenin çocuğunu deneyim kazanması için erken yaşlarda cesaretlendirmesi, ona destek olması ve olumlu geri beslemede bulunması çocuğun cesaretini ve özgüvenini arttırarak girişimci ruhunun gelişmesine katkıda bulunacaktır. Kayseri, Gaziantep gibi illerde çocuğun, küçük yaştan itibaren ticarete alıştırılması, ticaret konusunda cesaretlendirilmesi ve desteklenmesi tesadüfî değildir.

Birey doğumundan itibaren en çok aile bireylerinden etkilenir. Benzer şekilde ailede girişimci bir kişinin olması doğal olarak diğer aile bireylerinin de girişimci olmasını olumlu etkileyecektir.

Teknolojik gelişim temelde insan ihtiyaçlarını gidermek, yaşam şartlarını kolaylaştırmak gibi işlevleri yerine getiren yöntemler olmakla birlikte aile yapısındaki değişime ivme kazandıran bir etkisi de vardır. Teknolojik gelişme, çalışma koşullarını değiştirirken beraberinde bireylerin içinde çalıştıkları fiziksel ve ekonomik koşulları etkiler, iş süreçleri yaratır ve bu kaynakları bir araya getirir.

Bireyleri doğrudan etkileyen bu süreç, her konuda değişime neden olur. Doğal olarak bu etki kısmen ya da aynen çocuğa yansır. Aile, çevre ve teknolojik ortam çocuğun girişimcilik kavramına karşı anlayış ve değerlendirmesinde önemli rol oynar.

Eğer aile içinde girişim ve girişimcilik destekleniyorsa yeterli eğitim ve maddi olanaklarla birleştiğinde, girişimcilik kültürü daha da yerleşecektir.

Girişimcilikte coğrafya faktörü

Girişimciliği teşvik eden faktörler arasında genel olarak coğrafya, kentleşme ve küreselleşme de yer almaktadır. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak coğrafyanın iktisadi faaliyetler üzerindeki etkisi azalmış olmakla birlikte, girişimciliğin oluşmasında ve gelişmesinde dışsal bir faktör olarak rolü yadsınamaz.

Özellikle, içinde yaşanılan coğrafyanın tarımsal etkinliklere elverişsizliği, bireylerin tarım dışı iktisadi faaliyetlere yönelmelerine neden olmaktadır. Örneğin ülkemizdeki Denizli ve Trabzon gibi illerde gözlenen canlı ve tutkulu girişimcilik, bölgenin tarımsal alanda çok kısıtlı olanaklara sahip olmasıyla açıklanmaktadır.

Yine, Japon halkının çalışkanlığı, organize olma becerisi, yaratıcılığı ve atılganlığı yaşadığı coğrafyanın başka bir yaşam biçimine imkân vermemesinden kaynaklanmaktadır.

Bir ülkenin demografik yapısının da girişimciliği etkilediği unutulmamalıdır. Çünkü iş gücünün kaynağı olan nüfusun miktarı ve niteliği, girişimciliğin oluşumu için önemlidir. Ülke nüfusunun ağırlıklı olarak genç olması, gençlerin kariyer gelişiminin başında girişimciliği seçmesine ve risk almasına ortam hazırlamaktadır.

Yaşlanan nüfus yapısı ise tam tersi bir etki yaratmakta, girişimcilik ve risk alma düzeyleri sınırlı olmaktadır. Birçok ülkede nüfusun yarısını oluşturan kadınlara karşı tutumlar ve ayrımcılık olup olmaması da diğer etkendir. Bu konuda ayrımcı uygulamalar yapan toplumlar, bu anlamda ülke nüfusunun yarısının potansiyelinden de yararlanamıyor demektir. Birçok ülkede yasal yönde çabalar gösterilmesine karşın kadın iş gücü, ayrımcı uygulamalara maruz kalmakta ve genellikle de emek yoğun alanlarda istihdam edilmektedir.

Girişimcilikte kültür faktörü

Toplum kültürü bir ülkedeki girişimcilik düzeyini belirleyici ve etkileyici önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumun girişimcilere olan tutumları, girişimciliğin gelişimi açısından önemlidir. Çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, başarılı girişimcilerin uyguladığı yöntemler, izlenecek model olarak alınmakta ve geniş kabul görmektedir.

Toplumun girişimciye, iş hayatına ve servet edinmeye olan tutumları, girişimciliğin gelişiminde belirleyici olmaktadır. Bir başka deyişle, toplumda girişimcilik kültürünün varlığı, girişimciliğe pozitif sosyal tutumların gelişmesini teşvik eder. Toplumların servet ve zenginliğe karşı negatif tavırları, girişimciliği ister istemez teşvik etmekten daha çok olumsuz yönde etkileyecektir.

Toplumdaki ahlaki değerlerle iş yapma geleneği de girişimcilik düzeyini etkilemektedir. Köşe dönmeci zihniyetler, rüşvet ve kaçakçılığın egemen olduğu ve kısa yoldan para kazanmanın ödüllendirildiği ya da yaygın olduğu toplumlarda, ekonomik değer yaratan girişimciliğin önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır.

İşletmeler açısından kültür, bir kişi veya işletmeyi seçkin kılan davranışlar kümesidir. İnsanların konuşma tarzları, giyim kuşamları, yeme-içme ve eğlenme biçimleri, birbirleriyle, müşteri veya tedarikçileriyle iletişim kurma üslupları hep ortak kültürün eseridir. İşletmeleri, uzun vadede ayakta tutan en önemli unsur, yine yapı değil kültürdür. Kültür zayıfladığı veya negatifleştiği zaman, yapı ayakta duramaz. Bu yüzden, işletme kültürü, bilinçli bir çabayla oluşturulup sürekli olarak geliştirilmek zorundadır.

Kültürün girişimcilik üzerindeki olumlu etkisi Osmanlı İmparatorluğu döneminde sosyal hayatta ve ticaret hayatında uzun yıllar boyunca etkili olmuş Ahilik felsefesiyle de açıklanabilir.

Ahilik felsefesi, temelleri 12. yüzyılda Kırşehir’de atılmış, daha sonra tüm Anadolu’ya yayılmış, izleri bugüne kadar süregelmiş kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik kurumu mistik bir yol, bir tarikat olmaktan ziyade sosyal ve ekonomik yönden işleyen siyasal, askerî ve kültürel yönleri de bulunan bir dünya düzenidir.

Ahilik, aynı zamanda sosyal hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan, bugünün şartlarında bile birçok ülkede sağlanamamış adaletli, verimli ve son derece iyi bir sistemi Türk toplumuna kazandırmış bir kültürdür.

Ahilik 13 ve 19. yüzyıllar arasında Anadolu’da yaşayan halkın sanat ve meslek alanında yetişmelerini sağlayan, onları ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği sosyo-ekonomik bir düzendir.

Terim olarak ahilik, Anadolu’da belli kurallarla işlemiş esnaf ve sanatkârlar birliğini ifade etmektedir. Ahlakla sanatın uyumlu birleşiminden oluşan ahilik, örgüt olarak Anadolu’da 13. yüzyılda Ahi Evran tarafından kurulmuştur. Ahi Evran, ahlakla sanatın ahenkli birleşimi olan ahiliği çok itibarlı bir duruma getirmiştir.

Böylece ahilik yüzyıllarca bütün esnaf ve sanatkârlara yön vermiş onların işleyişini düzenlemiş, Yeniçeri teşkilatının kuruluşunda önemli rol oynamıştır. Devlet adamları bu kuruluşa girmeyi şeref saymışlardır. Ahi Evran, halkın ekonomik durumunu iyileştirmek, meslek sahibi olmasını ve din sömürüsünden kurtarmak için çalışmıştır.

İşe ilk önce ayakkabıcı ve saraç esnafını teşkilatlandırmakla başlamıştır. Kısa sürede üstün becerisi, ahlakı sağlamlığı ve hakseverliği ile büyük bir ün ve saygı toplamıştır. Kurduğu teşkilatın başkanı, Ahi Babası olmuştur.

Ahiliğin temelleri sağlam atılmış, kuralları zamanının ve toplumun gereklerine ve gerçeklerine uydurulmuştur. Ahilik kuralları sonradan, şehir ve kasabaların belediye hizmetleri ve bu hizmetlerin denetimi için örnek alınarak resmîleştirilmiştir.

Osmanlılarda standartlara uymayan, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar verilmiştir. Bu dönemde günümüzde bile tam olarak uygulanamayan kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin kurallarla belirlenmiştir.

Ahiler, sanat ya da meslekleri için gerekli ham madde tedarikinden onun işlenişine ve satışına kadar her aşamayı inceden inceye kurallara bağlamışlardı. Bu durum hem meslek erbabı hem de üretici tüketici arasındaki ilişkilerde rekabet, haset ve kavga gibi sürtüşmeleri ortadan kaldırmıştı.

Ahi örgütüne giren esnaf ve sanatkârlar, mesleki, dinî ve ahlaki eğitimden ayrı olarak askerî talim ve terbiye de görüyorlardı. Gerektiğinde ordu ile savaşlara katılarak düşmanla yiğitçe çarpışıyorlardı. Standartlara uymayan, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar veriliyordu.

Osmanlı Döneminde 18.yüzyıla kadar esnaf ve sanatkârlık, altın çağını yaşamıştır. Ahilik gelenekleri ve daha sonra kurulan lonca teşkilatları bu sınıfı gerek nicelik ve gerekse nitelik yönünden geliştirmiştir. Bu gelişmeye devlet de katkı sağlamış, “derbentçi” denilen memurlar vasıtasıyla ticaret yollarının bakım ve güvenliğini temin etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden ahilik de payına düşeni almış, gitgide yozlaşmıştır. Sonuçta loncalar bozulmuş, töreye göre değil, iltimasa göre atamalar yapılmaya başlanmıştır. Esnaf ürettiği malı satamaz olmuştur. Nihayet 1912 yılında loncalar tamamen ortadan kaldırılmıştır. Böylece 700 yıl boyunca yaşamış ve Anadolu halkının ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamında belirleyici rol oynamış olan ahilik sistemi tarihe karışmıştır.

Girişimcilikte din faktörü

Din insanların günlük yaşamlarını, psikolojik yapılarını, kültürel altyapılarını, çalışmaya karşı tutumlarını, alışkanlıklarını, tüketim, üretim ve harcama biçimlerini kısacası insanla ilgili olan her şeyi etkiler ve büyük oranda değiştirip yönlendirir. Bu yüzdendir ki din, ekonominin hemen her alanında etkili olduğu gibi girişimcilik alanında da etki etmekte ve bireylerin girişimciliğe ilişkin kararlarında tesir göstermektedir.

Din dürüstlük, güvenilirlik, erdemlilik gibi değerleri ön plana çıkardığından bu özelliklere sahip bireyler sosyal çevreleriyle daha iyi ilişkilere sahip olacak, girişimde bulunmaları kolaylaşacak, girişimde bulunduktan sonraki faaliyetleri süresince daha iyi bir çevre ve daha olumlu imkânlar bulabileceklerdir. Ayrıca bu tür girişimler toplum tarafından benimseneceğinden insanlar farklı girişimlerde bulunmaya çalışacaklardır.

Genel olarak bakıldığında, İslam dininin girişimciliği teşvik edici hatta zorunlu kılıcı bazı temellere sahip olduğu anlaşılmaktadır. İslam dininin insanlara dünyayı imar etme ve kalkındırma gibi bir görev yükleyerek insanları çalışmaya, iş kurmaya, girişimde bulunmaya teşvik ettiği görülmektedir.

Girişimcilikte siyaset faktörü

Bir ülkedeki yasal, siyasi ve idari ortamların girişimciliğin ortaya çıkmasında ve girişimcilik faaliyetlerinin artmasında büyük etkisi vardır. Devletin ekonomik ve siyasi hayata yönelik olarak almış olduğu bağlayıcı kararlar ülkedeki bütün ekonomik faaliyetleri olduğu gibi girişimciliği de etkilemektedir.

Eğer ülkede girişimcilik aleyhinde, bir fikri oluşum veya şüphe var ise bu durum yasalara, idari kararlara ve siyasal arenaya da yansıyacaktır. Dolayısıyla bu durum yeni şirket kuruluşlarını azaltacaktır. Girişimciliği engelleyen, zorlaştıran siyasi kararların yerine, girişimciliği kolaylaştıran hatta destekleyen, vergi yüklerini hafifleten yasaların çıkarılması, girişimcinin kredi temin etmesini sağlayan kurum ve kuruluşların sayılarının arttırılması vb. gerekir.

Örneğin, Türkiye’de, 3624 sayılı Kanun’la 20.04.1990 tarihinde sanayide araştırma, geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi ve uygulanması amacıyla kurulan T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme Dairesi Başkanlığı (KOSGEB) girişimciliğin desteklenmesi, yaygınlaştırılması ve başarılı işletmelerin kurulması düşüncesiyle “Girişimcilik Destek Programları” hazırlamaktadır.

Bu programlarda özellikle kadın girişimcilere ve engelli girişimcilere daha avantajlı kredi imkânları sağlamaktadır. Yine T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK); girişimcilik ve yenilikçilik araştırma faaliyet programları, yarışma programları, eğitim programları gibi girişimciliği destekleyici farklı programlarla girişimci adaylarına destek olmaktadır. Bu faaliyetler siyasi kararların girişimciliğe olumlu etkisini açıklayıcı niteliktedir.

Yasal düzenlemelerin, ekonomi politikalarının ve bürokratik mekanizmanın girişimciliği teşvik ettiği ortamlarda girişimcilik daha rahat kök salıp gelişebilecektir.

Girişimcilikte ekonomi faktörü

Bir ülkenin ekonomisi girişimciliği teşvik eden faktörlerin başında gelir. Ulusal ya da uluslararası büyüme fırsatları, çeşitli ekonomik fırsatlar, girişimciliğin gelişmesinin başlıca nedenleridir. Sermaye kazançlarına yönelik vergi teşvikleri ya da vergi oranlarının düşürülmesi ile büyüme olanakları iş girişimlerini artırırken; vergi oranlarının yüksek olması, finansal ve reel piyasalarda yaşanan krizler ise girişimciliği olumsuz yönde etkiler.

Girişimcilikte mevzuat faktörü

Gerek ülkemizde gerekse dünyada küçük ve orta ölçekli işletmelere getirilen hukuki düzenlemelerin, işletmecilik hayatını doğrudan etkilediği bir gerçektir. Özellikle küçük işletmelerin kurulması yönündeki girişimlerde ve devamlılığında yasal teşvikler önemli olmaktadır.

Yeni kurulan ve küçük işletmelere uygulanan idari yükler, zorluklar, düzenleyici engeller (lisanslar vb.), mülkiyet haklarının (maddi ve maddi olmayan) korunabilmesinde ki güçlükler ya da boşluklar girişimciliğin başlıca engellerindendir. Bunların yanında; anlaşmaları ya da hakları yürütme ve savunma maliyetlerinin yüksek olması, iflas durumunda uygulanan cezai yaptırımlar, özellikli piyasalar ve yasal düzenlemelerin eksikliği de hem girişimciliğe hem de yabancı sermayenin ülkeye girişine engel olmaktadır.

Yukarıda anlatılan olumsuzlukların yanında mevzuatın girişimciliğe olumlu etkilerini de unutmamak gerekir. Özellikle son yıllarda girişimciliğin özendirilmesi için hazırlanan teşvikler, kredi ödemelerinde yapılan kolaylıklar, girişimciliği destekleyen kurum ve kuruluşlardaki artışlar ve yasa koyucuların yaptıkları düzenlemeler mevzuatın girişimciliğe olumlu etkileri olarak sıralanabilir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu