Coğrafya

Doğa ve Değişim Konu Anlatımı – Coğrafya

Dünya yaklaşık 4,6 milyar yıl önceki oluşumundan beri sürekli değişim halindedir. Değişim, doğadaki işleyişin ve sürekliliğin yasasıdır. Levhaların hareketi ile kıtaların ve dağların oluşumu, yeryüzünün sürekli şekillenmesi, hava olaylarındaki günlük farklılık, iklim şartlarının değişmesi, su ve tüm yaşamsal maddelerin bir döngü içinde yenilenmesi ile canlıların büyüme ve gelişimi doğadaki değişimin örneklerindendir. Doğadaki değişimler arkalarında izler bırakır. Bilim insanları zamanımıza kadar gelen izleri araştırarak doğal sistemlerin geçmişteki işleyişini anlar ve benzer değişimlerin sonuçları hakkında öngörülerde bulunur.

Doğada değişim örnekleri

Yer kabuğundaki faylardan depremselliğe, fosillerden geçmişte yaşayan canlılar hakkındaki bilgiye, eski bir selin getirdiği alüvyonlardan selin etkisine ulaşılabilir. Bir doğal sistemdeki değişim diğer doğal sistemleri ve insanları etkiler. Bazen de insanlar, yeryüzündeki faaliyetleriyle doğayı değiştirir ve doğal sistemler üzerinde etkili olur.

1) Denizden Kopuş: Efes Antik Kenti

Denizden Kopuş: Efes Antik Kenti

Batı Anadolu’da kurulan ve kendi döneminde dünyanın en gelişmiş yerleşimlerinden biri olan Efes Antik Kenti, zamanının en önemli ticaret limanlarından biri olmuştur. Küçük Menderes Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla dolan ve denizle bağlantısı kesilen liman tüm çabalara rağmen kurtarılamamıştır. Kent, limanın dolmasıyla ticari önemini yitirmeye başlamıştır.

2) Çöle Dönen Aral Gölü

Çöle Dönen Aral Gölü

Orta Asya’daki Aral Gölü’nü besleyen akarsular, Sovyetler Birliği döneminde pamuk tarlalarının sulanmasında kullanıldı. Kaynaklarından yoksun kalan göl hızla küçüldü. Kuruyan göl, yerini kumlu, tozlu bir göl tabanına bıraktı. Rüzgarlar bu tozları etrafa taşıyarak tuzlu kumlara sahip yeni bir çölün ortaya çıkmasına yol açtı. Kalan göl sularının aşırı tuzlanması, göl ve yakın çevresinde yaşayan canlıların yok olmasına neden oldu.

Gölün kurumasının bölge insanları üzerinde de olumsuz etkileri oldu. Uçan tozlar insanlarda solunum hastalıklarına yol açtı. Gölde gemi ulaşımı ve balıkçılık sona erdi. Tarım alanları tuzlu kumlarla kaplanarak verimsizleşti. Bölgenin yaşanmaz hale gelmesi ve ekonominin çökmesiyle yerleşimler terk edildi.

Doğa ve Değişim, Küresel İklim Değişimi | AYT Coğrafya 2021

Küresel İklim Değişimi

Küresel İklim Değişimi

İklim; atmosferin, jeolojik olaylar, yer şekilleri, sular ve canlılarla sürekli etkileşim içinde bulunduğu karmaşık bir sistemdir. İklim şartları; yörünge ve eksen eğikliğindeki değişim, levha hareketleri, volkanik patlamalar gibi doğa olayları nedeniyle değişim geçirme eğilimine sahiptir. Doğal süreçlerin neden olduğu iklim değişimi, uzun bir zaman dilimi içinde yavaş yavaş gerçekleşir. Değişimin etkileri ise binlerce yıllık bir süre içinde gözlenebilir. Yavaş gerçekleşen bu süreç, canlıların büyük bölümünün iklim değişimlerine uyum sağlayabilmesine olanak tanır.

Doğal faktörler veya insanların beşeri ve ekonomik faaliyetleri nedeniyle atmosferin gaz bileşiminin bozulması sonucunda, iklimde gözlenen değişimler küresel iklim değişimi olarak adlandırılır. Hızlı gerçekleşen bu değişim, atmosferin sera etkisine ait dengenin insanlar tarafından bozulmasıyla ortaya çıkmıştır.

Atmosferin Sera Etkisi

Güneş’ten gelen kısa dalga boylu ışınlar yeryüzü tarafından soğurulduktan sonra uzun dalga boylu ısı enerjisi olarak geri salınır. Uzun dalga boylu ısı enerjisinin atmosferdeki su buharı, karbondioksit, metan, azot oksit gibi sera gazları tarafından soğurularak atmosferi ısıtmasına atmosferin sera etkisi adı verilir. Atmosferin bu özelliği, Dünya’nın aşırı soğumasını önleyerek yaklaşık 15 ºC olan ortalama sıcaklık değerine sahip olmasında etkili olmuştur. Son 150 yıldır enerji üretimi, ulaşım ve sanayileşme gibi insan etkinlikleri sonucu atmosferde artan sera gazları ve parçacıklar atmosferin sera işlevini kuvvetlendirerek küresel ısınma olarak adlandırılan sıcaklıklarda yükselmeye neden olmuştur. Buzul Çağı’ndan bu yana yaklaşık son 20 bin yılda ortalama sıcaklıklar doğal süreçlerle yaklaşık 4 ºC artarken son 100 yılda insan kaynaklı olarak ortalama 0,9 ºC artmıştır.

İnsan kaynaklı olan küresel iklim değişimi, kısa bir zaman diliminde doğal sistemlerde yaşanan bir dizi etkiye neden olmuştur.

Küresel İklim Değişiminin Nedenleri

Küresel iklim değişimi, insanların atmosferdeki kimyasalların dengesini bozması ve atmosferin sera etkisine müdahalesi ile gerçekleşmiştir. Beşeri ve ekonomik faaliyetler sırasında atmosfere salınan su buharı, karbondioksit (CO2), metan (CH2), azot oksit (N2O) ve ozon (O3) gibi sera gazları küresel iklim değişiminin temel nedenidir. Küresel iklim değişimine neden olan bazı insan faaliyetleri şunlardır:

1) Fosil Yakıt Kullanımı

Sanayi tesislerinde, enerji üretiminde, ulaşım ve ısınmada kullanılan fosil yakıtların yanması sırasında karbondioksit açığa çıkar. Fosil yakıtların sanayi tesislerinde enerji kaynağı olarak, termik santrallerde elektrik enerjisi üretiminde kullanılması küresel ısınmaya neden olan faaliyetlerdir. Makinelerin çalışmasında, ısıtma havalandırma-soğutma sistemlerinde, teknoloji ve ev araç gerecinde çok miktarda elektrik tüketilir. Elektrik tüketiminin artması kömür, petrol ve doğal gaz kullanılarak elde edilen enerji miktarını ve karbondioksit salınımını artırmıştır. Fosil yakıtların çıkarılması, yanması ve termik santrallerde elektrik üretilmesi sırasında metan, azot oksit ve su buharı gibi sera gazları da açığa çıkar. Dünyada tüketilen petrolün yaklaşık yarısı ulaşım araçlarında kullanılır. Ekonomide dağıtım işlevi sırasında uçak, gemi ve kara taşıtlarında kullanılan petrol türevleri atmosferin sera etkisini artırır. 1800’lü yıllardan bu yana dünya ekonomisi ve modern yaşamın enerji tüketimi karbon içerikli kaynaklara dayalıdır. Bu durum iklimde yaratılan değişimin öncelikli nedenidir. Sanayi Devrimi’nden bu yana kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımının giderek artması atmosferdeki karbondioksit miktarının da artmasına yol açmıştır. Atmosferde son 400 bin yıl boyunca 300 ppm üzerine hiç çıkmamış olan karbondioksit, 1958 yılında 315 ppm ölçülürken günümüzde 400 ppm üzerine çıkmış ve küresel ısınmanın en önemli nedeni olmuştur.

2) Ormansızlaşma

Ağaçlar, atmosferdeki karbonun bir bölümünü depolayarak karbon döngüsünde rol oynar. Ormanların kereste elde etmek, tarım ve yerleşim alanı açmak için tahrip edilmesi ve buna bağlı olarak karbon dengesinin bozulması küresel iklim değişimi üzerinde etkili olur. Ayrıca ağaçların yakılması ile ağaçta depolanmış karbon açığa çıkıp atmosfere karışır ve küresel iklim değişimini hızlandırır.

3) Tarım Uygulamaları

Bazı tarımsal uygulamalar küresel iklim değişiminin nedenleri arasında yer alır. Pirinç tarımı yapılan suya doygun bataklık arazilerde bakteriler, karbondioksitten 20 kat daha etkili bir sera gazı olan metanı üretir. Tarımda kullanılan azotlu gübrelerin önemli bir kısmı azot oksit olarak atmosfere karışır. Tarım alanlarındaki bitki kalıntılarının yakılmasıyla (anız yakılması) karbondioksit açığa çıkar. Ayrıca sığır ve koyun yetiştiriciliği de metan gazının atmosfere salınmasına neden olur.

4) Şehir Isı Adası

Sera gazları kadar güçlü bir etkisi olmamakla birlikte şehirleşme de küresel ısınmada rol oynar. Şehir ısı adası; bir şehrin, çevresindeki kırsal alanlara göre daha sıcak olmasıdır. Şehirlerin beton ve asfalt yüzeylerle kaplı olması, bitki ve toprak örtüsünün zayıf olması, havadaki asılı taneciklerin (partikül) fazla olması şehirleri güneş enerjisinin daha çok soğurulduğu, sıcaklık ortalamalarının fazla olduğu ısı adalarına dönüştürmüştür. Bununla birlikte yerleşim planlarının rüzgarların geçişine ve hava dolaşımına izin vermemesi şehirlerin serinlemesini de engellemektedir.

5) Atıklar

Sanayileşme ve tüketim artışı ile birlikte gittikçe artan miktarda atık üretilmektedir. Çöplerin gömülmesi veya yakılmasıyla açığa çıkan gazlar da küresel ısınmaya neden olmaktadır.

Küresel İklim Değişiminin Gözlenen ve Öngörülen Etkileri

Hava sıcaklıklarının meteorolojik ölçümlerle kaydedildiği 1860 yılından bu yana en yüksek sıcaklıklar, 1990’dan sonra ölçülmüştür. Ortalama kara ve okyanus yüzey sıcaklığı son yüz yılda yaklaşık 0,9 ºC artmıştır. Bu ve benzeri meteorolojik olaylar küresel ısınmanın göstergesidir. Bilim insanlarına göre küresel iklim değişiminin gerçekliğine ve bu değişimin insan kaynaklı olmasına dair bir kuşku yoktur.

İklim; doğal, beşeri ve ekonomik sistemlerin tümünü etkiler. İklim elemanlarındaki herhangi bir değişimin pek çok sonucu olacaktır. Küresel iklim değişimi gibi iklim sistemindeki köklü değişimlerin de ölçülen, gözlenen ve bilim insanlarınca tespit edilen olası etkileri vardır.

1) Uç Değerdeki Hava Olayları ve İklim Şartlarının Değişmesi

Küresel ısınma olarak adlandırılan ortalama sıcaklık artışı, sıcak hava dalgalarının yaşanması, şiddetli yağış sıklığının artması, bazı yerlerde yağış artışı bazı yerlerde ise kuraklığın yaşanması küresel iklim değişikliğinin meteorolojik etkileridir. Hava olaylarında görülen uç değerlerin ve iklim şartlarındaki değişimin giderek artacağı öngörülmektedir. Sıcaklık artışı insanlarda sağlık sorunlarının artmasına neden olur. Ayrıca hastalık taşıyıcı canlıların yayılış alanlarının genişlemesiyle birlikte sıtma, malarya, kolera ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi gibi hastalıkların artması beklenmektedir.

2) Meteorolojik ve Hidrometeorolojik Kökenli Afetlerin Artması

Küresel iklim değişimi nedeniyle fırtına, sel, kuraklık ve orman yangını gibi iklim kökenli doğal afetler artış göstermiştir. Bu tür afetlerin dağılışında bölgeden bölgeye değişiklikler görülür. Nemli bölgeler, yağış düzensizlikleri ve şiddetli yağışların yol açtığı sellerle karşı karşıyadır. Ayrıca önümüzdeki dönemde bazı yerlerde yağış azlığı ve aşırı buharlaşma sonucu gerçekleşen kuraklığın olumsuz etkileri artacaktır.

3) Ekonomik ve Sosyal Etkilerin Ortaya Çıkması

Küresel iklim değişiminin üretimin, istihdamın ve büyümenin azalması gibi ekonomik; işsizlik ve göç gibi sosyal sorunların yaşanmasına yol açmaktadır. Su kaynaklarının azalması; susuzluğa ve tarım üretiminin düşmesine dolayısıyla kıtlıkların yaşanmasına neden olacaktır. İnsanlık iklim değişiminin neden olduğu kitlesel göçlerle karşı karşıyadır. İklimsel değişmeler ülke ekonomilerini de olumsuz etkileyecektir. Araştırmalara göre ekonomisi kahve tarımına dayalı Uganda’da ortalama sıcaklıkların 2ºC artmasıyla kahve üretimi çarpıcı bir şekilde azalacaktır.

4) Buzulların Erimesi

Küresel iklim değişiminin en görünür sonuçlarından biri buzulların erimesi olmuştur. Sıcaklık artışı nedeniyle binlerce yıl içinde oluşmuş kutup ve dağ buzulları erimeye başlamıştır. Dağlarda biriken kar ve buzulların yaz aylarında erimesi kurak geçen yaz aylarında su ihtiyacının karşılanmasını sağlar. Önümüzdeki yüzyılda sıcaklık ortalamaları 1-2 ºC artarsa dağ buzullarının erimesi daha erken olacak ve insanları ilkbahar döneminde sellerle, yaz aylarında ise susuzlukla karşı karşıya bırakacaktır. Kutup buzullarındaki erimeler deniz seviyesinin yükselmesine ve kutup ekosisteminin bozularak canlı türlerinin de azalmasına yol açmaktadır.

5) Deniz Seviyesinin Yükselmesi

Dünya nüfusunun yaklaşık %20’si kıyı bölgelerde yaşamaktadır. Bilim insanlarınca deniz seviyesindeki yükselmenin ve fırtınalarla birleşen suların kıyı şehirleri için büyük tehlike yaratacağı öngörülmektedir. Olumsuz etkilerin Bangladeş, Endonezya, Hollanda gibi ülkeler ile Şanghay, New York, Tokyo, Sidney ve Venedik gibi deniz seviyesine yakın şehirlerde daha fazla olması beklenmektedir.

Deniz seviyesinin yükselmesi; kıyı şeritleri ile yükseltisi az olan adaların su altında kalma riskini beraberinde getirmiştir. Sulak alanların tuzlu su altında kalması, kıyı erozyonunun artması ve tuzlu deniz suyunun kıyı bölgelerinde yer altına karışması kıyı bölgelerinde yaşanabilecek sorunlar arasındadır. Buzulların erimesi ve termal genleşme nedeniyle deniz ve okyanus seviyesi 1900 yılından bu yana 10-23 cm kadar yükselmiştir. Yükselmenin 2100 yılına kadar 50 cm’nin üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir.

6) Okyanus Sularının Asitliliğinin Artması

Okyanuslar, atmosfere salınan karbonun yaklaşık %30’unu emer. Günümüzde atmosferdeki karbondioksit miktarı arttığı için okyanus sularının ph değeri düşüp asitlilik oranı artmıştır. Okyanuslarda son 300 milyon yılın en yüksek seviyesine çıkan asit oranı, mercanların yok olmasına neden olurken balıkların beslendiği küçük organizmaların zehirlenmesine ve ekosistemdeki besin zincirinde sorunlara yol açmaktadır.

7) Biyoçeşitliliğin Azalması

İklim koşullarında yaşanan hızlı değişimlerin en olumsuz etkileri canlılar üzerinde görülmeye başlamıştır. Bitki ve hayvanların uyum sağladığı yaşam alanlarındaki hızlı ve köklü değişimler, bazı canlıların yeryüzünden silinmesine neden olurken çok sayıda canlıyı neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Küresel ısınma, yağış dengesizlikleri, yok olan sulak alanlar, buzulların erimesi, okyanus sularının asitleşmesi ve seviyesinin yükselmesi biyoçeşitliliğin azalışının kırılma noktalarıdır. Bazı canlı türleri iklim değişikliğine karşı daha hassastır. Aşağıda küresel iklim değişiminin etkilerinin görüldüğü canlılara örnekler verilmiştir.

Küresel iklim değişimi, canlıların yaşam alanlarını, fizyolojisini ve yaşamsal aktivitelerini etkileyen bir faktördür. Bazı canlıların neslinin tükenmesine bazılarının ise yaşam alanlarının değişmesine neden olmaktadır. Küresel ısınma sonucu artan ortalama sıcaklıklar karşısında böcek türleri, sivrisinekler ve fareler çevreye kolay uyum sağlayabilme özellikleriyle küresel iklim değişiminden olumlu yönde etkilenecektir. Bu canlıların sayısının artacağı ve yaşam alanlarının genişleyeceği öngörülmektedir. Tundra bölgesinde artan sıcaklıklar bu sahalarda bitki ve hayvan türlerinin artmasına neden olacaktır.

8) Çölleşme

Çölleşme

Küresel iklim değişiminin önemli etkilerinden birisi mevcut iklim kuşaklarının kaymasıdır. Bu durum, insanlar ve diğer tüm canlıların alıştıkları ortam şartlarının değişmesi anlamına gelmektedir. Yağış dağılışındaki değişim nedeniyle bazı bölgelerde yağış miktarlarında geçmişe göre azalmalar görülmeye başlanmıştır. Sıcaklık artışı ve yağış miktarlarında düşme olarak adlandırılan kuraklık çölleşme tehlikesini beraberinde getirmektedir. Çölleşme; kurak, yarı-kurak iklim bölgelerinde arazinin yağış alma, su tutma kapasitesinin azalması ve doğal bitki örtüsünün tahrip olarak toprak erozyonunun yaşanmasıdır. Kısacası çölleşme, toprağın susuzlaşması ve çoraklaşmasıdır.

Çölleşmenin Nedenleri

  1. İklim değişikliği sonucu yaşanan kuraklık
  2. Bitki örtüsünün tahrip edilmesi
  3. Nüfus artışı ve su kaynaklarının fazla tüketimi
  4. Yanlış tarım ve sulama uygulamaları
  5. Aşırı otlatma

Çölleşme sonucunda su kaynaklarının kuruması, bitki örtüsünün tahribi, erozyon ve biyoçeşitliliğin azalması gibi doğal ortamdaki bozulmanın yanında yaşam kalitesinin düşmesi, kıtlık ve göç gibi sosyoekonomik sorunlar da ortaya çıkar. Günümüzde 250 milyon insan çölleşmeden etkilenirken 1 milyar kişi de çölleşme riski altındadır.

Çölleşmeyi Önlemek İçin Alınabilecek Önlemler

Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımının benimsenmesi, beşeri ve ekonomik faaliyetlerin doğal ortamla uyumlu olarak planlanması ve doğru arazi kullanım yöntemlerinin seçilmesi çölleşmenin etkilerini en aza indirebilecek temel ilkelerdir. Çölleşmenin önlenmesi için yapılabileceklerin bazıları şunlardır:

  1. Doğal kaynakların israf edilmeden kullanılması
  2. Bilimsel ölçütlere göre arazi kullanım planlarının yapılması
  3. Çölleşme ile mücadelede yerel halkın sürece dahil edilmesi
  4. Su kaynaklarının korunması
  5. Bitki örtüsünün korunması ve ağaçlandırma çalışmalarının yapılması
  6. Bölge şartlarına uygun tarım ürünlerinin tercih edilmesi
  7. Aşırı ve yanlış sulamanın önüne geçilerek damla sulama gibi yöntemlerin tercih edilmesi
  8. Mera ve otlakların aşırı otlatmaya karşı korunması
  9. Küresel İklim Değişimi ile Mücadele

Doğa ve medeniyet üzerindeki etkileri dikkate alındığında günümüzün öncelikli ve en fazla çözüme ihtiyacı olan sorunu küresel iklim değişimidir. Büyük ölçüde insan kaynaklı bu sorunun çözümü yine insanın elindedir. İnsanlığın ortak geleceği için hükümetlerin, bilim insanlarının ve toplumun tüm kesimlerinin yerel ve küresel ölçekte sorumluluk üstlenmesi gerektiği bir eşikteyiz.

Uluslararası Çözüm Arayışları

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)

IPCC, Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988’de iklim değişimine insan etkilerini ve iklim değişiminin risklerini değerlendirmek üzere kurulmuştur. Farklı yıllarda yayımlanan raporlarla insan kaynaklı iklim değişiminin bilimsel kanıtları ortaya konulmuştur.

IPCC, farklı ülkelerden bilim insanlarının bir araya gelerek küresel iklim değişiminin etkilerini azaltma ve değişime uyum sağlamanın değerlendirildiği çalışmaları organize eder. Şimdiye kadar beş değerlendirme raporu yayımlanmıştır. Raporlarda ülkelerin yöneticilerine güvenilir, bilimsel bilgi vermek amaçlanmaktadır.

Kyoto Protokolü

1992’de Rio’da (Brezilya) imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi insan kaynaklı iklim değişiminin olumsuz etkilerinin önlenmesi ve sera gazı salınımının düşürülmesini teklif eden uluslararası ilk anlaşmadır. Anlaşma, hükümetler için bağlayıcı olmadığından dolayı 1997’de Japonya’nın Kyoto kentinde güncellenmiş ve Kyoto Protokolü adını alıp 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin 2009 yılında taraf olduğu protokole 191 ülke ve AB dahildir. Kyoto Protokolü’ne göre

  • Ülkeler sera gazı salınımını 1990 yılı seviyesinin %5 altına çekecektir.
  • Fosil yakıtlar yerine alternatif enerji kaynakları kullanılacaktır.
  • Az enerji tüketen sistemlere geçilecektir.

Protokol, 2013-2020 yıllarını kapsayan taahhüt dönemine girmiştir. Doha’daki (Katar) toplantıda yapılan değişiklik ile 2020 yılında sera gazı salınımlarının %18 azaltılması kararlaştırılmıştır.

Paris İklim Anlaşması

Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi çerçevesinde sera gazları salınımını azaltmaya yönelik önlemleri içeren bir anlaşmadır. 191 ülke tarafından imzalanmış ve 2016’da yürürlüğe girmiştir. Anlaşmanın başlıca hükümleri şunlardır:

  • Küresel sıcaklık artışının 2 ºC altında kalmasını sağlamak
  • Sera gazı salınımını azaltmak
  • Çevreci, sürdürülebilir ekonomi politikalarına önem vermek

Sivil Toplum Kuruluşları

Küresel iklim değişiminin etkilerine karşı sivil toplum kuruluşları halkı bilgilendirme, kamuoyu oluşturma ve proje geliştirme gibi faaliyetlerde bulunmaktadır.

İnsanlığın Ev Ödevi: Küresel İklim Değişimiyle Başa Çıkmak

Tüm insanları ve geleceğimizi ilgilendiren küresel iklim değişimine karşı etkilerin azaltılması ve uyum sağlama olmak üzere iki yöntemin birlikte uygulanması gerekmektedir.

  • Azaltma: Küresel iklim değişikliğini yavaşlatmaya, olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik önleyici çalışmalardır. Köklü sosyoekonomik, politik ve teknolojik dönüşümler içeren başlıca azaltma çalışmaları şunlardır:
  • Karbon Salınımının Azaltılması: Kömür, petrol ve doğal gaz yerine güneş, rüzgar, dalga gibi yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarının kullanılması sera gazı salınımını azaltarak küresel iklim değişiminin etkilerinin azaltılmasında en öncelikli adımdır
  • Tüketim Alışkanlığının Değiştirilmesi: Doğal kaynakların aşırı tüketimi iklim değişimin itici gücüdür. Etkilerin azaltılması için ihtiyaç kadar tüketim yapılması ve israfın önlenmesi temel ilke olmalıdır.
  • Enerji Verimliliği: Az enerji tüketen teknolojilere geçilmeli ve binalarda ısı yalıtımı ile enerji tasarrufu sağlanmalıdır.
  • Ormanların Korunması: Mevcut ormanlar korunmalı ve ağaçlandırma faaliyetleri artırılmalıdır. Ormanların korunmasında bireye düşen sorumluluklarla ilgili bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
  • Geri Dönüşüm: Atıkların tekrar kullanımının sağlanması olan geri dönüşüm, doğal kaynak tüketimini azaltarak küresel iklim değişimiyle mücadeleye katkı sağlar.

Uyum Sağlama

Günümüzde tüm sera gazı salınımı dursa da iklim değişiminin etkileri önümüzdeki yüzyılda görülmeye devam edecektir. Çünkü mevcut sera gazları atmosferde uzun yıllar kalmakta ve etkileri devam etmektedir. Küresel iklim değişiminin muhtemel zararlarını azaltmaya yönelik hazırlık ve savunma stratejileri uyum sağlama çalışmalarıdır. Uyum sağlamadaki amaç meydana gelebilecek zararın azaltılmasıdır.

İklim değişimine uyum sağlayacak başlıca strateji ve politikalar şunlardır:

  • Su Kaynaklarının Yönetimi: Su kaynakları üzerindeki kuraklık, çölleşme tehlikesine karşı yapılacak plan ve uygulamalardır. Su kaynaklarının yönetimi, su havzalarının kirlilik ve aşırı tüketime karşı korunması ile tasarruf tedbirlerini içerir.
  • Afet Risk Yönetimi: Sel ve kuraklık gibi doğa ile ilgili afetlere karşı kayıp ve zarar azaltma, hazırlık, tahmin, erken uyarı gibi afet öncesi koruma çalışmalarının yapılmasıdır.
  • Ekosistemlerin Korunması: Canlıların yaşam alanlarının korunması sağlanarak iklim değişimi karşısında biyoçeşitliliğin korunmasıdır.
  • Sağlık Tedbirleri: İklim değişimi insan sağlığı üzerinde de risk oluşturur. Aşırı hava olaylarına ve bulaşıcı hastalıklara karşı halkın bilgilendirilmesi ve sağlık kuruluşlarının önlem almasıdır.
  • Tarım ve Gıda Güvenliği: İklim değişimi nedeniyle tarımsal üretimin azalmasına karşı yerli genetik kaynakların korunması, sürdürülebilir tarım ve doğru sulama politikalarının uygulanmasıdır. Ayrıca iklim kuşaklarının değişiminin ortaya çıkardığı yeni tarım potansiyellerinin değerlendirilmesidir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu