Siyer

Peygamberimizin Soyu ve Ailesi

Hz. Muhammed’in(s.a.v.) soyu, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’in(a.s.) neslinden gelen Adnânî Araplarına dayanır. Peygamber Efendimiz mensup olduğu soyu tanımlarken şöyle buyurmuştur: “Allah İbrahimoğullarından İsmail’i, İsmailoğulları arasından Kinânelileri süzüp çıkardı. Kinânelilerden Kureyşlileri, Kureyşlilerden Hâşimoğullarını seçti. Beni ise Hâşimoğulları arasından seçti.” “Ben, Âdemoğullarının en hayırlı ve en temiz olanlarından devirden devire, aileden aileye geçerek nihayet içinde bulunduğum bu aileden vücuda getirildim!

Hz. Peygamber’in Hz. İbrahim’e dayanan pak nesebi
Hz. Peygamber’in Hz. İbrahim’e dayanan pak nesebi

Peygamberimizin Ataları

Hz. Peygamber’in “Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib b. Hâşim b. Abdumenâf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Ka’b b. Luey b. Gâlib b. Fihr b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyâs b. Mudâr b. Nizâr b. Maâd b. Adnân.” şeklinde saydığı ataları yaşadığı dönemin önde gelen saygın kişileriydi. Bu isimlerin ortak özelliği, halka hizmet edip insanları iyiliğe teşvik etmeleridir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Fihr b. Mâlik, Kâbe’yi yıkmak için gelen Yemen Kralı Hassân b. Abdulkülâl’in ordusunu bozguna uğratarak Kâbe’yi korumuştu. Mekke halkına en büyük hizmeti Peygamberimizin(s.a.v.) dördüncü dedesi Kusay b. Kilâb, dağınık hâlde yaşayan Kureyşlileri birleştirip Mekke şehir devletini kurarak yapmıştır. O, aynı zamanda Kâbe hizmetlerini düzene koyup hac ibadetini organize ederek Mekke halkını hacılara yardım hususunda teşvik etmiştir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Hâşim zamanında Mekke’de büyük bir kıtlık oldu. Sahip olduğu tüm imkânlarıyla halka yardım eden Hâşim, şehrin ileri gelenlerini de ihtiyaç sahiplerine destek olmaya çağırdı. Kendisi aynı zamanda komşu ülkelerin krallarıyla görüşüp ticaret kervanlarının yol emniyetinin sağlanması için çeşitli anlaşmalar yaptı.

Hâşim’in girişimleri sonucunda Mekkeliler güven içinde ticaretlerini sürdürdüler. Kervan sahipleri, kazançlarının bir kısmını fakirlere vererek yaşanan kıtlık problemini de çözdüler. Kureyş suresi yıllar önce yaşanan bu olaya işaret etmektedir. Mekke halkı için önemli işler gerçekleştiren Hâşim, kuzeye doğru gerçekleştirdiği ticaret yolculuklarından birinde Medine’de konakladı. Bir süre kaldığı şehirde Selmâ bnt. Amr adında bir hanımla evlendi. Bu evlilikten Şeybe adını verdiği bir oğlu oldu. Şeybe, sekiz yaşına kadar Medine’de annesinin yanında büyüdü. Hâşim’in Şam’a yaptığı yolculuklardan birinde Gazze’de vefat etmesi üzerine oğlu Şeybe’yi amcası Muttalib, Mekke’ye getirdi. Şehre girişlerinde Şeybe’yi amcasının yanında görenler onu köle zannederek kendisine Abdülmuttalib ismini verdiler. Abdülmuttalib lakabı ile meşhur olan Şeybe, büyüyünce babası gibi Mekke’nin reisi oldu. Ataları gibi sevilip sayıldı. Onlar gibi bütün hayatını başta hacılar olmak üzere halka hizmete adadı. Uzun zamandır kaybolan zemzem kuyusunu oğlu Hâris ile kazıp Rabbinin lütfuyla yeniden faaliyete geçirdi. Bu olay, halkın ona olan sevgi ve saygısını bir kat daha artırdı.

Peygamberimizin Ailesi

Abdülmuttalib zemzem kuyusundaki tasarrufundan dolayı Kureyşlilerin engellemesiyle karşı karşıya kalınca bunu kendisini koruyacak kimsesinin olmamasına bağladı. Allah’a(c.c.) dua edip şayet on oğlu olursa onlardan birisini şükür niyetiyle kurban edeceğini adadı. Allah da(c.c.) duasını kabul ederek ona on oğul, altı kız evlat verdi. Her biri büluğ çağını geçtiği hâlde Abdülmuttalib verdiği sözü henüz yerine getirmemişti. Rüyasında adağını yerine getirmesi hatırlatılınca kurban edeceği oğlunu seçmek üzere kura çekti. Kura, on iki oğlundan onuncusu olan Abdullah’a isabet etti. Kureyşliler, bir çocuğun kurban edilmesinin toplumda kötü bir geleneği başlatacağını söyleyerek Abdülmuttalib’e karşı çıktılar. Bu itiraz üzerine bir kâhinin tavsiyesi ile develerle Abdullah arasında her seferinde on deve artırılmak suretiyle kura çekilmesine karar verildi. Kura dokuz defa Abdullah’a onuncusunda develere isabet edince Abdullah, yüz deve karşılığında kurban olmaktan kurtuldu. Abdülmuttalib yüz deve kesip etleri halka dağıttı.

Abdullah, gençlik çağına girince Zühreoğullarından Vehb b. Abdimenâf’ın kızı Âmine ile evlendi. Yirmi beş yaşlarında ticaret için Şam’a doğru yola çıkan Abdullah, dönüş yolunda hastalandı. Arkadaşları onu Medine’deki dayıları Neccaroğullarına götürdü. Bir süre burada kalan Abdullah, iyileşemeyip Hz. Peygamber’in doğumundan iki ay önce vefat etti ve akrabası Nâbiğa’nın evinin yakınına defnedildi. Peygamberimizin(s.a.v.) amcalarından Ebu Talib ve Zübeyr ile halalarından Beyzâ, Âtike, Berre, Ümeyme ve Ervâ, babasının öz kardeşleriydi. Anneleri Mahzûmoğullarından Fâtıma bnt. Amr’dı. Halalarının altısı da Allah Resulü’nün(s.a.v.) peygamber olduğu zamana ulaştığı hâlde, amcalarından yalnızca Ebu Talib, Ebu Leheb, Hz. Abbas ve Hz. Hamza, Risalet Dönemi’ne yetişti. Diğer amcaları, peygamberlik gelmeden önce vefat ettiler.

Peygamberimizin annesi Âmine’nin nesebi, Vehb b. Abdimenâf b. Zühre b. Kilâb b. Mürre’dir. Zühre, Hâşimoğullarının ataları olan Kusay b. Kilâb’ın kardeşi olduğundan Âmine’nin soyu, eşi Abdullah ile Kilâb’da birleşir.

Peygamber Efendimizin Soy Ağacı Bakın Kime Dayanıyor..

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu