İnkılap Tarihi

Milli Mücadele Dönemi’nde Doğu ve Güney Cepheleri

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra ordunun dağıtılması ve Osmanlı yönetiminin işgallere karşı tedbir alamaması, işgallerin artarak devam etmesine neden oldu. İtilaf Devletleri Sevr Antlaşması’nın imzalanmasıyla Osmanlı Devleti’ni parçalama girişimlerine hız verdi.

Ancak, Türk milleti bu antlaşmayı kabul etmedi. Vatan topraklarını savunmak için doğuda Ermenilere, güneyde Fransızlara ve Ermenilere, batıda ise Yunanlara karşı bağımsızlık savaşını başlattı. İngiltere ve İtalya’ya karşı bir cephe açılmadı.

İtalya’da iç karışıklık yaşanması ve İngilizlerle aralarının bozulması İtalyanlarla savaş ihtimalini zayıflattı. İngilizlerin Türklere karşı Yunanları kullanmaları ve Anadolu’da fazla kuvvet bulundurmamaları bu devletle diplomatik olarak mücadele edilmesine yol açtı.

Milli mücadelede doğu batı ve güney cepheleri

Milli Mücadele Dönemi’nde Doğu ve Güney Cepheleri

Doğu Cephesi

I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslardan destek alan Ermeniler, Rusların 1917 Bolşevik İhtilali’yle savaştan çekilmesiyle aradıkları desteği İngiltere, ABD ve Fransa’dan gördü. Batılı devletlerden destek alan Ermeniler, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 24. maddesine ve Wilson İlkeleri’ne dayanarak bağımsız bir devlet kurmak amacıyla harekete geçti.

Paris Barış Konferansı’nda Doğu Anadolu’da ABD mandasında bir Ermenistan Devleti kurulması kararlaştırıldı. Bu durum doğu illerine yönelik Ermeni saldırılarının artmasına neden oldu. Sevr Antlaşması’nda da doğuda büyük bir Ermenistan kurulması kararlaştırıldı. Bu gelişmelerden cesaret alan Ermeniler, Kars ve çevresini işgal ettiler. Bununla yetinmeyen Ermeniler, Erzurum’dan Van’a kadar uzanan bölgelerde hak iddia ettiler. Bu gelişmeler üzerine BMM, 8 Haziran 1920’de doğuda geçici seferberlik ilan etti. 15 Haziran 1920 tarihinde 15. Kolordu Komutanlığının adı Doğu Cephesi Komutanlığına çevrildi ve komutanlığına Kazım (Karabekir) Paşa atandı.

24 Eylül 1920 tarihinde Kazım (Karabekir) Paşa komutasındaki Türk ordusu, Ermeni saldırılarını önlemek için harekete geçti. Ermeniler yenilgiye uğradı ve barış istemek zorunda kaldı. 2-3 Aralık 1920’de Büyük Millet Meclisi Hükumeti’yle Ermenistan arasında Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Ermeniler işgal ettikleri yerlerden geri çekilecek, Kars, Sarıkamış, Kağızman, Iğdır, Oltu ve Kulp BMM Hükumeti’ne bırakılacaktı. Ermeniler, Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğunu kabul edecek ve Doğu Anadolu’ya yönelik toprak taleplerinden vazgeçecekti.

Gümrü Antlaşması’yla Milli Mücadele’nin Doğu Cephesi başarıyla kapanmıştır. Bu antlaşma sonucunda BMM Hükumeti’nin saygınlığı artmış ve bu cephedeki birliklerin bir kısmı Batı Cephesi’ne nakledilmiştir. BMM’yi uluslararası alanda tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur. Ermenilere karşı elde edilen bu zafer Milli Mücadele’nin ilk askeri, Gümrü Antlaşması ise ilk siyasi başarısıdır.

Doğu Cephesi’nde Ermeniler ile savaş sürerken Wilson, Ermeni meselesini araştırması için General Harbord’ı (Harbırd) bölgeye gönderdi. Harbord’ın tercümanı Hüseyin Pektaş, onun bölgedeki incelemeler sırasındaki izlenimlerini şöyle anlatmaktadır:

2 Eylül 1919’da İstanbul’a gelmiş. General Harbord, burada kaldığı dört gün zarfında resmi ve hususi temaslar yapmış. Bu ilk görüşmelerde, Milli Mücadele Hareketi’ne inanmayan, umutsuz, yılmış Türklerin şiddetle µAmerikan Mandası’ isteyişleri, generali şaşırtmış. Fakat, ben de yanındayken Anadolu’nun dört bir bucağında bulduğu ve tanık olduğu gerçek durum, General Harbord’un olumlu bir izlenimle isabetli kararlar almasını sağladı.

Nitekim, Mustafa Kemal ve Kazım (Karabekir) Paşalar başta olmak üzere, Rauf Bey, Ahmed Rüstem Bey, Bekir Sami Bey, Kurmay Albay Dadaylı Halid Bey gibi kişilerle tanışmıştı. Onların kurtuluş ve istiklal yolundaki inançlı, kararlı, imanlı ve yılmaz tutumlarına tanık olmuştu. General Harbord ve arkadaşları, vazifeli kılındıkları konuda dikkate alınacak ve bu bölgede hesaba katılacak tek ciddi kuvvetin, Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Anadolu’daki Milli Mücadele kadrosu olduğu hükmünü kuşkusuz verdiler.

Güney Cephesi

İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Osmanlı topraklarındaki işgallerini yaygınlaştırdı. Bu antlaşmayla Irak ve Filistin İngiltere’ye, Suriye ve Lübnan Fransa’ya bırakılmıştı. İngilizler, Musul’un işgali konusunda Fransa ile anlaştı. Bunun karşılığında işgal ettikleri Antakya, Urfa, Antep ve Maraş illerini Fransızlara bıraktı.

Fransızlar daha önce işgal ettikleri Adana ve Mersin’in yanı sıra İngilizlerin boşalttığı yöreleri işgal etmeye başladı. Fransızlar, Ermenileri de yanlarına alarak yöre halkı üzerindeki baskılarını giderek artırdı. Bölge halkı işgallere karşı Kuva-yı Milliye birlikleriyle direnişe geçti.

Bölgede düzenli bir ordunun bulunmaması nedeniyle Mustafa Kemal, direnişin daha etkili hale getirilebilmesi için buraya bazı subayları gönderdi. Bölge halkı işgalcilere karşı örgütlendi. Kuva-yı Milliye öncülüğünde işgalci Fransızlar ve işbirlikçisi Ermenilere karşı yöre halkı büyük bir bağımsızlık mücadelesi başlattı.

Maraş Savunması

Maraş, 22 Şubat 1919 tarihinde İngilizlerin işgaline uğradı. Şehir 30 Ekim 1919’da İngilizler ile yapılan antlaşma gereği Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar bölgedeki Ermenilerle işbirliği yaparak Türk halkına karşı baskı uygulamaya başladılar. Önce Sütçü İmam olayı, sonrasında 27 Kasım 1919’da Maraş Kalesi’ndeki Türk bayrağının işgalci Fransızlarca indirilmesi Maraş halkının bağımsızlık duygularını uyandırdı. Böylece işgalcilere karşı Kuva-yı Milliye birlikleriyle beraber yöre halkı silahlı direnişe başladı.

Maraş’ın Fransız işgalinden kurtarılması için bölgedeki Kuva-yı Milliye birlikleri asker ve silah bakımından güçlendirildi. Şehrin düşman işgalinden kurtarılması için yaşlılar, kadın ve çocuklara varıncaya kadar bütün Maraş halkı milli kuvvetlerle birlikte canla başla büyük bir mücadeleye giriştiler. Fransızlar ve Ermenilere karşı 22 gün sürdürülen başarılı mücadeleler sonucunda şehrin önemli bir kısmına hakim olundu. Düşmana karşı olağanüstü bir direniş gösterildi. Bu direniş karşısında şehirde tutunamayan Fransızlar 11 Şubat’ı 12 Şubat’a bağlayan gece, şehirden çıkarıldı. Böylece fedakar Maraş halkı Fransız işgalinden kurtulmuş oldu.

Urfa’nın Kurtuluşu

İngilizler önceden imzaladıkları gizli antlaşmalara ve Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak 24 Mart 1919’da Urfa’yı işgal etti. İngilizler işgal ettikleri şehri yaptıkları antlaşma gereği Fransızlara devretti. Fransızlar 30 Ekim 1919’da Urfa’yı işgal etti. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ve Urfa’da işgale karşı tepkiler ortaya çıktı. Bunun üzerine Fransızlar işgalin geçici olduğunu açıkladı. Amaçlarının barışı sağlamak olduğunu duyurdular. Barış antlaşması yapılınca şehri terk edeceklerini bildirdiler. Fransızlar bu açıklamalarına rağmen şehirdeki Türk idaresine müdahaleye başlamışlardı.

Bölgedeki silahlı bazı Ermenilerin halka yönelik kışkırtıcı davranışları artış gösterince şehirde işgalcilere karşı savunma hazırlıkları başladı. Urfa Jandarma Komutanı Ali Rıza Bey ile Belediye Başkanı Hacı Mustafa Bey’in liderliğinde kurulan Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Fransızlara karşı mücadeleye girişti.

Fransızların çevre halkına yönelik özellikle bazı aşiretler üzerinde yoğunlaşan bölücülük faaliyetleri başarıya ulaşamadı. Urfa halkı, Fransızlara karşı tek vücut olup başarılı mücadeleler verdi. Bu başarıların kazanılmasında Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Ali Saip Bey’in önemli bir katkısı oldu. Ali Saip, bölge halkına ve aşiret reislerine mektuplar yazarak Fransızlara karşı milli bir ayaklanma için hazır olmalarını istedi. Fransız işgaline karşı Siverek’te halkın katılımıyla üç bin civarında kuvvet toplandı. Ali Saip Bey bu kuvvetlerle 7 Şubat 1920’de Karaköprü köyüne geldi. Buradan Fransızlara uyarılarda bulunarak şehri 24 saat içinde terk etmelerini istedi.

Antep Savunması

Antep, Suriye sınırına hakim bir konumdadır. Şehir 15 Ocak 1919’da İngilizler tarafından işgal edildi. Daha sonra Fransızlar ile yapılan anlaşma gereği 29 Ekim 1919 tarihinde Fransızlara bırakıldı. Fransızlar, mevcut kuvvetlerinin yetersiz oluşundan dolayı bölgede bir Ermeni alayı kurarak Türkler üzerinde baskı oluşturmayı amaçladı.

Yörede yaşayan yerli Ermenilerin bir bölümü Fransızlardan cesaret alarak Türkleri tehdit etmeye ve onlara saldırmaya başladı. Bölgedeki işgalin giderek tehlikeli bir duruma dönüşmeye başlaması üzerine Mustafa Kemal, Antep ve Maraş yörelerinin işgalinin protesto edilmesini istedi. Antep halkı mitingler düzenleyerek işgalleri protesto etti. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Antep’te bir şubesi açıldı. Böylece bölgedeki işgale karşı daha etkili çalışmaların yapılması sağlandı.

Antep-Kilis yolu Kuva-yı Milliye Komutanlığına getirilen Üsteğmen Mehmet Sait Bey, bölgedeki direnişin sembol ismi haline geldi. Üsteğmen Mehmet Sait Bey “Şahin” takma adıyla yöre halkını Fransızlara karşı örgütledi. Fransız birliklerine ağır kayıplar verdirdi. Kilis yönünden Antep’e gelecek Fransız yardımını önlemek için 1920 yılı Şubat ayında Kilis-Antep yolunu kapattı. Fransızlar bu yolun derhal açılmasını istediler.

Fransızlar kapalı olan bu yolu açmak için 26 Mart 1920’de harekete geçti. Fransızların kalabalık askeri kuvvetleri karşısında sonuna kadar kahramanca direnen Şahin Bey şehit düştü. Bu olay üzerine Mustafa Kemal Kılıç Ali Bey’i Antep savunması için görevlendirdi.

Bölgedeki direnişin güçlendirilmesi sağlandı. Antep halkı dışarıdan fazla bir yardım alamıyordu. Şehri kuşatan ve halkı aylarca aç ve susuz bırakan Fransızlara karşı Antepliler, on bir ay boyunca kahramanca direndi. Bu direniş süresince altı binin üzerinde şehit verildi.

Fransızlar, Antep’e ancak 9 Şubat 1921 tarihinde girebildi. Bu cephede Fransızların politikaları, Batı Cephesi’nde Sakarya Savaşı’nın kazanılması ile değişmeye başladı. Güney Cephesi’ndeki savaş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükumeti’nin Fransa ile imzaladığı 20 Ekim 1921 tarihli Ankara antlaşması ile sona erdi ve Güney Cephesi kapandı.

Fransızların ve Ermenilerin dışında İtalyanlar da Mondros’a dayanarak bazı yerleri işgal etmiş; Antalya, Kuşadası, Marmaris ve Fethiye’yi ele geçirip Konya’ya asker göndermişti. Bu bölgelerde İtalyanlara karşı bir direniş olmadı ve cephe açılmadı. İtalyanlar, Yunanlara karşı kazanılan II. İnönü Savaşı’ndan sonra işgal ettiği yerlerden çekilmeye başladı. Sakarya Zaferi’nden sonra Anadolu’yu tamamen terk ettiler.

İnkılap Tarihi Ders Notları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu